Bir mübarek ramazan ayını daha yaşarken Türkiye nin etrafında olup bitenleri düşününce Ramazan ayının biraz buruk geçtiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bereket , mağfiret , rahmet ve kurtuluş ayı olan ramazan ayında güney komşumuz Suriye de akan kan , yaşanan vahşet halkı müslüman olan bir devlet için bu mübarek ayın uhreviyatına yakışmamaktadır.
Biliyorum bu yazıyı okurken bazılarınız şimdi sırası mı bunun diye belki de kısmen haklı olarak soracaktır. Ancak mübarek ramazan ayında bile etrafımızda ki kazanlar daha da şiddetli bir şekilde kaynamaya devam etmektedir. İster istemez bizi ve geleceğimizi ilgilendiren bu hareketlilik bizi yakından ilgilendirmektedir.
Etrafımız da ve içimizde ki ciddi gelişmeleri aklı selim bir şekilde yorumlamaya kalksanız hemen “komplo teorisi” olarak sulandırıp dikkatleri kaçırmak istenmektedir. Oysa orta doğudan başlayan ve bizi de içine alan bir teorinin pratiğinin uygulandığını apaçık görmekteyiz.
Libya dan başlayıp Arap Baharı diye Mısır da devam eden ve Suriye ye sıçrayan bu hareketlilik ilk bakışta diktatör yönetime halkın ayaklanışı ve demokratik bir mücadele gibi görünse de iyi incelendiğinde bunun bu kadar basit olmadığı açıkça görülmektedir. Örneğin Libya da Kaddafi gitti ancak Fransa’nın öncülüğünde gerçekleştirilen hareketin sonunda bunu batılı ülkelerin özellikle Fransa nın bunu Libya halkının hayrına yaptığını düşünmek büşük bir saflık olur. Şunu biliyoruz ki Kaddafi sonu Libya’nın kaynakları batılı ülkeler arasında paylaşıldı bile. Sözüm ona Muhaliflere ise iktidar verilerek ağızlarına bir kaşık bal sürerek susmaları sağlandı. Libya böylece minnet borcu altında ki muhaliflerin elinde batının kontrolünde özellikle tehdit olasılığı kalmayan bir ülke haline geldi. Mısır da meydanlara doluşan insanlar demokrasiyi getirdik zannetti ancak askeri rejimi daha da güçlendirdiklerinin farkında bile değiller. Mısırda bundan sonra oluşturulacak güçlü kurumlar ile biraz dikleşen , özgürlük isteyen ve Mısırı biz yönetelim diyen kişilere dur denileceği görülecektir. Suriye de peyi neler oluyor? Suriye de Müslümanları acımasızca katleden bir yönetim bulunmaktadır. Her gün yüzlerce insan öldürülmektedir. Batı sessiz. Kuruluşlardan çık yok. Neden? Çünkü Müslüman ölüyor. Suriye güçsüzleşiyor Suriye yok oluyor ve Suriye İsrail’e tehdit olmaktan çıkıyor. Dahası mı yönetim boşluğunu fırsat bulan terör örgütü Suriye’nin Kuzeyinde Kuzey Irakta kine benzer bir yapılanma içine girmektedir. Orada ne oluyor diyen Türkiye ye ise bir zamanları ırakta olduğu gibi yok bir şey biz Türkiye yi seviyoruz. Bizim başka bir amacımız yok palavrasını atıyorlar. Bunu yine yutacak yöneticilerimiz var mı bilmiyorum doğrusu?
Her aklı başında adam Suriye den sonra hangi devlete sıra geliyor diye sormaktadır. Ve arkasından da şu soru gelmektedir. Türkiye bu oyunun neresinde? Evet hepimizin sorması gereken soru sanırım bu. Türkiye oynanan bu oyunun başrol oyuncusu mu , figüranımı yoksa oyunun Libya , Mısır Suriye ve İran gibi bir hedefi mi? Bu soruya verilecek cevap gayet basit. Bu oyunu yazan ve perdeye aktaranların oyunda Türkiye ye biçtiği rol hedef ülkedir. Güneyi parçalanmış , iç karışıklıkla küçülen , zayıflayan mümkünse yok olan bir Türkiye. İşte bu gerçek karşısında Türkiye ne yapacaktır. Türkiye “haydi aslanım” diye sırtı sıvazlanarak etrafında olanlara kayıtsız kaldığında , Suriye den sonra İran da yaşanacaklara bir tavır belirlemez emperyalist rüzgarın önün de savrulursa korkarım bizleri iyi günler beklememektedir. Ancak ferasetli davranır , oyunu çözerek gerekli tedbirleri alır , stratejisini oynak bir zeminde değil sağlam politikalar ile belirler ise bu oyunu Allah’ın izni ile bozabilir.
Türkiye’nin çevresinde olanlar yanında içinde olanlara da dikkat çekmek istiyorum. Bir taraftan terör tüm olanakları ile saldırıya geçmiş durumdadır. Nitekim bu yazıyı kaleme aldıktan henüz yayınlamadan gelişen Hakkari Çukurca saldırısı beni maalesef doğrulamaktadır. Bu ve benzeri saldırıları kürtlerin hak mücadelesi olarak görmek ve akan kana sempati ile bakmak yaşanan ihaneti , görmemektir. Bu terör adım adım büyük Ortadoğu projesine yardım etmektedir. Diğer taraftan iddia edilen Ergenekon yapılanmasının tasfiyesi ile onun yerini almak isteyen birilerinin bulunduğunu da görmemek mümkün değildir. Son birkaç yıldır adını sanını duymadığımız ancak büyük gazeteci olarak lanse edilen ve MİT’in bilmediğini bilen , savcıların ellerinde olmayan belgeleri ele geçiren oldukça ukala bir gazeteci furyasına da dikkat çekmek istiyorum. Bu adamları iyi izleyin . Halkı nasıl ve nereye yönlendirdiğine iyi dikkat edin. İddialı hatta tehdit vari konuşmalarında cesareti nereden ve kimlerden aldığını iyi düşünün. Bu adamlar daha düne kadar mevcut hükümetin her yaptığını göklere çıkarırken şimdi nasıl belden aşağı çalıştığını görün. Bunu hükümet neden eleştiriliyor bağlamında belirtmiyorum. Elbette eleştirilecek hükümet. Hatta çok eleştirilecek , yerden yere vurulacak icraatları olduğu bir gerçektir. Zaman zaman bende yazılarımda gördüğüm yanlışlıklara yer veriyorum. Benim dikkat çekmek istediğim bu sonradan çıkma adamların saf değişikliğinin ne anlama geldiğidir. Bu adamların gerçekten kime hizmet ettiğidir. Sizlere bu konu da bir ipucu daha vermem gerekir ise bu adamlar yavaş yavaş İran’ı hedef göstermeye başladı bile. Umarım bu zor dönemi de kadirşinas milletim başarı ile atlatır. Umarım devleti yönetenler feraseti ve gayreti ile oynanan oyunu görerek gerekli tedbirleri alır.
Mustafa Kafalılı
Yorumlar
Hakkari de yapılan saldırıyı lanetliyorum.
Bu yazıyı okuyan kişilerden istirhamım yorumları düşüncelerimizin doğruluğunu yada yanlışlığını test etmeleridir. Yapılacak her türlü eleştiri den büyük bir mutluluk duyacağımı belirtmek isterim.
Hani iki inek bir besi çiftliğinde konuşurken biri diğerine, "Bize bu yiyecekleri, imkanları boşuna sağlamıyorlar. Sonunda bizi kesecekler, sosis, salam, sucuk yapacaklar" deyince
Öbür inek, "Bırak ya bu komplo teorilerini" demiş.
Bu milletin, tarihinden gelen güç ve sorumluluk ile Allahın lütfu sayesinde bu badireleri atlatabileceğini umut ediyorum.
Kimseyi ihanetle suçlamadan hepimizin bir aklı selim içinde birbirimize kenetlenmenin yolunu aramalıyız. Bu ülkenin başına gelecek felaketten kimse muafiyet beklemesin.
Şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.
Türkiye nin güçlenmesini malesef hiç istenmemiş. Çünkü güçlendiğinde dünyanın öbür yakasında ki haksızlığa dahi orada ne oluyor sorusunu sormuştur.
Gerçekten etrafımızda iyi şeyler olmuyor. Ancak Durdu beyinde vurguladığı gibi bu dönemde küçücük farklılıkları bırakıp bu topraklar üzerinde yaşayan tüm insanlar vatanına milletine sahip çıkarsa Allahın da yardımı ile bu badireleri de atlatırız diye düşünüyorum.
Bu aşamada doğudaki insanımızın terör örgütüne prim vermediğini her zamankinden açık bir şekilde göstermelidir.
Diğer insanlarımızda doğudaki kadirşinas halkımızı terör örgütünün her yaptığı alçaklıkta suçsuz insanları rencide etmemelidir. inanın kimse Kürdü Türk kadar Türkü Kürt kadar anlamayacaktır.
+1 # Teşekkürler — 11-08-2012 00:25